"Müslüman temsilciler Uygur konusunu nasıl değerlendiriyor?"

Çin’in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi 8-11 Ocak tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nden Bosna Hersek ve Sudan’a uzanan coğrafyada 14 ülkeden 30’dan fazla Müslüman temsilciyi ağırladı.

Dünya Müslüman Topluluklar Konseyi Başkanı Ali Raşid el Nuaimi liderliğindeki heyetin içinde Tunus Yüksek İslam Konseyi Genel Sekreteri Mestaoui Mohamed Slaheddine, Suudi Arabistan Eğitim Bakanı Abdullah Saleh Al Obaid, Mısır Cumhurbaşkanı Din İşleri Danışmanı Usame Elsayed Mahmud Saad gibi önemli isimler yer alıyordu.

Ziyaretlerin tamamlanmasının ardından Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Dış İlişkiler Ofisi 13 Ocak tarihinde bir basın toplantısı düzenledi. Ev sahibi Xinjiang Parti Sekreteri Ma Xingrui ve Xinjiang Bölgesel Hükümeti Sözcüsü Elijan Anayat’ın konuşmasındaki iki husus ziyaretin neden düzenlendiğinin şifresini veriyordu.

“Gezinin iki amacı: Yalanları ifşa etmek ve Çin’i anlamak”

Çin’in yaşadığı dönüşümün güvenlikten ekonomiye kadar bölgede hissedildiğini belirten Ma, buna karşın ABD başta olmak üzere kimi ülkelerin gerçekleri çarpıttığını söyledi. Ma Xingrui’ye göre ABD kışkırtmalarına karşın Xinjiang’daki gelişmeler objektif olarak kamuoyuna yansıtması gerekiyordu. Bu nedenle 14 İslam ülkesinden gelen heyet, büyük çoğunlukla benim de 2015 ve 2016 yıllarında incelemelerde bulunduğum hat üzerinde ilerledi.

Basın toplantısında gösterilen mini belgeselde heyetin Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumqi çarşısında halka buluştuğu, 1468’de inşa edilen İdgah Camisi’nde namaz kıldığı, İslam Enstitüsü’nde gençlerden Kuran dinlediği görülüyordu. 14 ülkeden 30 temsilcinin temasları dini özgürlüklerin yasaklandığı ya da bölgede korku ikliminin hakim olduğu yönündeki eleştirilere yanıt mahiyetinde.

Bununla birlikte 200 milyon yuana inşa edilen ve mezun öğrencilerin yüzde 98 oranında istihdam edildiği Kashi Meslek Lisesi’nin tanıtımı, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önemli merkezlerindeki temaslar, turizm durakları ya da Kaşgar bölgesindeki dönüşüm de kentsel canlanmanın bir örneği olarak vurgulanıyor.

“Müslümanlar ait oldukları ülkenin parçası olmalı”

Bölgeyi ziyaret eden katılımcıların değerlendirmeleri ise Çin’e dair bakış açısını ve İslam dünyasındaki değişen öncelikleri yansıtıyordu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dünya Müslüman Toplulukları Konseyi Başkanı Ali Rashid Al Nuami, bölgeyi ikinci kez ziyaret ettiğini anımsatarak gelişime şahit olduğunu dile getirdi. “Görmek inanmaktır” diyen Al Nuami, beraberindeki meslektaşlarının da Batı medyası tarafından servis edilen haberlerin aksine Çin’deki güvenlik, istikrar ve güvenceye alınmış dini özgürlüklere birinci elden şahit olduğunun altını çizdi.

Dünya Müslüman Toplulukları Konseyi Başkanı Ali Rashid Al Nuami’nin konuşmasındaki en dikkat nokta ise ‘Burası Çin’e ait. Uygurlar Müslüman olabilir ama Çin vatandaşı. Müslümanlar ait oldukları ülkelerin bir parçası olmalı.” ifadesiydi. Al Nuami, Müslümanların ibadet özgürlüğüne sahip olmakla birlikte anayasada belirtilen sorumluluklara da riayet etmesi gerektiğinin altını çizerek, entegrasyonun önemine dikkat çekti. Aşırıcılıkla mücadelenin politik gerekçelerle engellenmemesi gerektiğine işaret eden yetkili “Terörizm dünya için tehdit. Eğer Çin güvenli olmazsa hiçbirimiz güvende olmayız.” dedi.

Gerek Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen Dünya Müslüman Toplulukları Konseyi Başkanı Al Nuami’nin, gerekse Mısır lideri Abdülfettah es Sisi’nin Din İşleri Danışmanı Mahmud Saad’ın özgürlükler kadar güvenlik, entegrasyon ve anayasal görevlere işaret etmesi ülkelerinin siyasi öncelikleri ile doğrudan ilintili. Zira bu ülkeler de kendi otoritelerine meydan okuyan İhvan hareketi gibi dini motivasyonlu gruplarla mücadele ediyor.

Özetle gelişmekte olan ülkeler bir yandan vatandaşlarının kalbini kazanmak isterken, diğer yandan da otoritelerinin jeopolitik oyunlar içinde istismar edilmesine meydan okuyor.

Kaynak Çin Uluslararası Radyosu- Gökhun Göçmen
Hibya Haber Ajansı

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu