Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ebru Özenç konu hakkında bilgiler verdi.
Tuz, binlerce yıldır yemekleri tatlandırmada ve yiyecekleri uzun süre taze muhafaza etmede kullanılmıştır. Tuzun bileşeni olan sodyum ve klor mineralleri aslında vücudumuz için hayati öneme sahiptir. Ancak fazla miktarlarda olduğunda ise kan basıncı ve kalp sağlığı için ölümcül bir bombaya dönüşebilmektedir. Peki tuzla ilgili neleri bilmeliyiz?
Terlediğimizde tuzlu su kaybederiz, tansiyonumuz düşer ve tuzlu ayran içeriz. Turşuyu fazla kaçırdığımızda ise tam tersine tansiyonumuz yükselir, ödemimiz artar ve başımız ağrır. Aslında kanımızın esas bileşenlerinden biridir tuz; kan basıncımızı sağlamada, kas ve sinirlerimizin doğru çalışmasında çoğu zaman baş rol oynar. Kalp hastalıklarında ve hipertansiyonda ise miktarı hayati etkilere sahiptir.
Tuz tansiyonu nasıl yükseltir?
Dünyada yetişkin yaşlardaki her 4 kişiden 1’inde hipertansiyon görülmektedir. En anlaşılır şekilde tarif edilecek olursa hipertansiyon; kanın, içinde dolaştığı damarların duvarına yaptığı basıncın artmasıdır. Tuz tükettiğimiz zaman, tuz beraberinde vücudumuzda su da tuttuğu için damar içindeki kan hacmi artar ve bu da damar duvarına yapılan basıncı arttırır. Hatta basınç çok yükseldiği zaman dokulara sıvı sızması da olur ve ödem gelişir. İşte fazla turşu yediğimizde bu şekilde ödem gelişir.
Tuzu azaltmak ne demektir ?
Türkiye ‘de tuz tüketimi günde ortalama 15-16 gramdır. Hipertansiyon güncel tedavisinde önerilen ise günde 5-6 gramdır. Yani Türkiye’de önerilenden 3 kat fazla miktarda tuz tüketimi yapılıyor. Günlük 5-6 gram tuz ise silme çay kaşığına denk gelmektedir. Bu tuz miktarı tüm yiyeceklerden aldığımız toplam miktar olmalıdır. Yani yemeklere fazladan tuz atmamalı, tuzsuz ekmek tercih etmeli ve konserve, turşu ve hazır gıdalardan uzak durulmalıdır. Hipertansiyonu olan hastalara bu tip beslenme düzeni ilk başta zor gelebilir ancak zamanla yeme alışkanlıkları düzeltilebilir. Bu konuda hastaların uyumlu ve istekli olmaları önemlidir. Hipertansiyonu olan hastalarda günlük tüketilen tuz miktarındaki her 3 gram azalma ile kan basıncında yaklaşık 5 mmhg düşme gerçekleşir.
Sağlıklı tuz var mıdır?
En sık kullanılan tuz yer altı tuz yataklarından çıkarılan rafine sofra tuzudur. Diğer bir tuz da deniz suyunun buharlaştırılmasıyla elde edilen deniz tuzudur. Deniz tuzu aslında iyi ve kuvvetli lezzette bir tuz olsa da buradaki sorun ağır metal ve mikro plastik atıkları içerebiliyor olmasıdır. Pembe Himalaya tuzu ise içerdiği eser miktarda demir oksitten rengini almıştır. Sofra tuzuna göre daha az oranda tuz içerir ancak kalsiyum ve magnezyum gibi mineral bileşenleri de bulunmaktadır. Birçok kişi bu tuzu tercih ediyor olsa da aslında diğer tuzlarla arasında rengi dışında çok büyük farklılıklar bulunmamaktadır. Koşer tuzu ise iri taneli, pul pul görünümlü ve geniş yüzeyli olup daha az katkı maddesi içermesiyle bilinen bir tuz çeşididir. Katkı maddesinin az olmasının sebebi topaklanmayı engelleyici ek maddeler pek içermemesinden kaynaklanır. Sofra tuzlarında ise topaklanmayı önlemek için katkı maddeleri kullanılmaktadır. Koşer tuzunun tercih edilmesinde en önemli faktör kırmızı et piştikten sonra üzerine ekildiğinde içindeki kanı çekecek geniş yüzeye sahip olması ve ette yoğun tuz tadı yaratmasıdır. Celtic tuzu ise grimsi rengiyle ve nemiyle bilinen bir tuzdur; deniz suyundan elde edilir ve soydum oranı daha düşüktür.
Sonuç olarak Himalaya kaya tuzu ve koşer tuzları lezzet patlamalarıyla bilinse de aslında içerik ve vücutta etki olarak tuzlar arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Sağlıklı tuz konusunda önemli olan nokta tuzun çeşidinden ziyade tüketilen tuzun miktarıdır. Tuz bir mineral ve besin kaynağı olarak görülmemelidir, zaten vücudumuzun ihtiyacı olan tuzu taze sebzelerle de karşılayabilmekteyiz. Uyarı yapabileceğimiz bir diğer nokta da tuz kullanımında iyot eksikliğine karşı dikkatli olmalıdır. Sofra tuzunda zorunlu olarak iyot bulunması gerektiği için diğer tuzları tercih edenlerde iyot eksikliği riski gündeme gelmektedir.